Daha sonra Aligarh Muslim University ad?n? alan bu kurum Hindistan ?slâm dü?üncesinde modernizmin merkezi olmu?tur. Seyyid Ahmed Han’?n dikkat çeken bir yan? da ?arkiyatç?lar?n ?slâm’? küçümseyici yay?nlar?na kar?? kaleme ald??? yaz?lar?d?r. Bu çal??malara Ç?râ? Ali, Kerâmet Ali ve Seyyid Emîr Ali gibi isimler de kat?lm??t?r. Özellikle Emîr Ali, ?ngilizce yay?nlar?yla Avrupa’daki ?slâm imaj?n? düzeltmek için yo?un çaba sarfetmi?tir. Yüzy?l ba?lar?ndan itibaren merkezî idarenin ba?vurdu?u askerî ve idarî yenilikler, dinî kaynakl? muhafazakâr tepkilerle kar??la?mas? yan?nda yeniliklerin idarî ve askerî alanla s?n?rl? kalmas?n? eksik ve yanl?? bulan ele?tirilere de hedef oldu. Osmanl? Devleti’ndeki Tanzimat hareketinden de etkilenen Mirza Melkum Han’?n önderli?inde gündeme gelen bu ikinci tür yakla??m, en güçlü toplumsal dinamik olan dinin merkezde bulundu?u bir yenile?me dü?üncesi geli?tirme iddias? ta??yordu. Bu çerçevede Avrupa’dan hukukî ve siyasî modeller aynen al?n?rken buna gerekçe olarak bunlar?n ?slâm’?n ruhuna uygun modeller oldu?u ileri sürülüyordu. Yeni Osmanl? dü?üncesiyle paralellik arzeden bu yakla??m?n en önemli fark?, ?ran’da reform için dinin gücünden özellikle araç olarak istifade edilmek istenmesiydi. Yüzy?lda hem yönetimin ba?latt??? idarî ve askerî reform hem de ulemân?n öncülük etti?i ?slâm dü?üncesi reformu bak?m?ndan M?s?r önemli bir merkez konumundad?r. Bu yüzy?l?n ba??ndan itibaren Rifâa et-Tahtâvî’nin görü?lerinden etkilenen Mehmed Ali Pa?a’n?n Fransa örne?inden hareketle giri?ti?i yenilik te?ebbüsleri M?s?r’? Osmanl? Devleti’nden ba??ms?z hareket eder konuma getirdi. Ancak bu yüzy?l?n ikinci yar?s?nda gittikçe artan Avrupa’n?n siyasî müdahaleleri ulemâ ve ordunun tepkisine yol aç?nca meydana gelen olaylar 1882’de M?s?r’?n ?ngilizler’ce i?gal edilmesine yol açt?. Bu tarihten itibaren ayd?nlar, çal??malar?n? ?slâmî modernizm ve M?s?r milliyetçili?i olarak nitelendirilebilecek iki ana ideoloji etraf?nda yo?unla?t?rd?lar.
Sehavî, Deylemî’nin rivayet etti?i bu hadis senedinin zay?f oldu?unu, ancak (?evahid denilen) di?er baz? rivayetlerle desteklendi?ini ifade ederek, sahih olabilece?ine i?aret etmi?tir.(el-Makasidu’l-hasene-?amile-1/21). Birbirinizin gizli hallerini ara?t?rmay?n. Kiminiz kiminizi g?ybet etmesin.” (Hucurat, 49/12) mealindeki ayette de “zanlar?n bir k?sm?n?n günah” olabilece?inden hareketle bütün suizanlara kap? kapat?lm??t?r. Bu husus, ?slam’daki -kötülü?ün önünü almak manas?na gelen- “sedd-i zerayi” prensibine de uygun dü?mektedir. Ki?inin nefsine iyilikte bulunmas?; ihtiyaçlar?n? helâlden gidermesi, kendini haramdan al?koymas?, cemiyette kendisini küçük dü?ürecek hallerden ve Müslüman?n izzetine yak??mayan duruma dü?ürücü fakirlikten korumas?d?r. Bu ise ancak, içinde zulüm ve israf?n bulunmad??? vasat bir hayat biçimiyle olur.
Evliyâullâh’?n güzel hâllerinden hisse alarak Hakk’a yak?nl???n hazz?n? gönüllerimizin tükenmez hazînesi eylesin! Hatâ ve kusurlar? affetmenin de ötesinde, sulh, sükûn, dostluk ve karde?li?in tesis edilebilmesi için kötülü?e dahî iyilikle muâmele edebilmek, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (asm)’in alâmet-i fârikas? idi. O’nun ümmeti olarak bizler de bu hasletlere sahip olmal?y?z. Kusurlar? affetmeyi ve bar??may? yaln?zca bayramlara hasretmek, kâmil mü’minlere yak??maz. Bunu bir tabiat-? asliye hâline getirmek, îmanda kemâlin alâmetidir. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’?n bu yüksek fazîletinin en büyük tezâhürlerinden biri de Mekke’nin fethedildi?i gün ya?anm??t?r.
Allah fazl u keremiyle onlara mal mülk vererek, onlar? zenginle?tirir. Nihayet Allah kendi ihsan?ndan verdi?i mallar? infak etmelerini isteyince, Allah’?n onlara yapm?? oldu?u ihsan? hat?rlamad?klar? gibi, mallar?n gerçek sahibi olduklar?n? da iddia ederek ve cimrilik yaparak infaktan geri dururlar. Hâlbuki sadece mal de?il, Allah’?n bizlere bah?etmi? oldu?u kabiliyet, istidat ve ilim gibi bütün nimetleri Allah yolunda infak etmek gerekir. Kur’ân’?n temel esaslar?ndan biri, adalettir. Para, alt?n ve gümü?, toplan?p y???lmak için de?il, topluma da??l?p i? görmek içindir. Bu de?erler toplumda dola??rsa faydal? olur. E?er mallar belli ellerde birikirse birkaç ki?i istifade eder, toplumun büyük bir kesimi aç ve fakir kal?r. Herkesin, Allah’?n yaratt??? nimetlerde hakk? vard?r. ?nsanda bulunan cimrilik hastal??? ise, elde bulunan nimetleri muhtaçlara sarf etmeyi engellemektedir. Örne?in bir araban?n katalogunda 200 km/h h?z yapabilece?i yaz?l? olsun. Sadece bunun yaz?lm?? olmas? o araban?n her zaman ve her sürücünün 200 km/h h?z yapaca?? anlam?na gelmez. Stabilize bir yolda, benzinine su kar??m??, ön düzeni bozuk, gece vakti farlar? yanmayan veya ba?ka yere bakan, üstelik de ?oförü acemi olan bir araba ayn? h?z? yapmay?nca, bu sözün yanl?? oldu?u anlam?na gelmez.
Onun s?n?r?nda ise aç?k ve gizli bütün kötülüklerden men ve al?koyma vard?r. “Lût’a gelince, ona da hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarl?k) ve ilim verdik; onu, çirkin i?ler yapmakta olan memleketten kurtard?k. Zira onlar (o memleketin halk?), gerçekten fena i?ler yapan kötü bir kavimdi.”(Enbiya, 21/74). Bir de i?in ehli olan baz? kimselerin sohbetlerine götürmek, e?er mümkünse sohbet eden kimsenin -sezdirmeden- ba?ka konular aras?nda bu konunun ne kadar kötü oldu?unu seslendirmesini sa?lamak… Cinsi sap?kl?k olarak da bilinen Luticilik hastal??? ciddi bir hastal?kt?r. ?nsanl?k onurunu k?ran en alçak bir davran??t?r. Bu konuda onunla cedelle?erek de?il, bu i?in bir erke?e yak??mayan bir sap?kl?k oldu?unu uygun ifadelerle, delillerle, ikna ederek konu?mal?s?n?z.
Aksi halde hasetle, ruh dünyam?z? huzursuz k?ld???m?z gibi, sonunda ?eytana âlet olup kadere itiraz tehlikesiyle de kar?? kar??ya kalabiliriz. Haset; “Allah’?n lütfuyle verdi?i” me?ru servet, makam yahut fazileti çekememektir. “Ya Rabbi beni hased edici eyleme, hased edilen eyle!” diye dua edilmelidir. Çünkü hased edici, hased edilende, kendinde bulunmayan bir kemal görmektedir. Hased edenler hiçbir zaman arzular?na kavu?amam?? ve kimseden sayg? görmemi?lerdir. Hased insan?n sinirlerini bozar, ömrünün azalmas?na sebep olur.
?kinci bir husus, bir söz, Hanefî mezhebinde küfür olsa da, di?er hakmezheplerin birinde küfür de?ilse, hattâ bir âlim bir söze, (Bu söz küfürde?ildir) demi?se, bütün âlimler küfür dese bile, Allahüteâlâ o bir âlimin ictihad?na göre o sözü küfür saymaz. Onun için,her sözde küfür arayarak vesvese etmemelidir. Demekki, birine hakaret etmek, yani onu kötülemek için kâfir demek küfür olmad???gibi, (domuzun teki), (cahilin biri) gibi sözler söylemek de küfür olmaz. Amahakiki bir âlime cahil demek veya ba?ka bir sözle hakaret etmek küfür olur. Bu,âlimin ?ahs?na de?il, ilmine hakarettir. Mesela ?mam? a’zam hazretlerinehakaret eden kimse, alacak verecek davas?ndan veya ?ahsi bir dü?manl?ktandolay? de?il, ilminden dolay? hakaret etti?i için kâfir oluyor.